12 Ekim 2010 Salı

1/80


Bazen, nadiren, eğer zaman bulabilirsem internetteki blogları okuyorum. Değişik hayatlara dokunmak her ne kadar ilginç olsa da özellikle annelerin 'çocuğum şunu dedi' 'çocuğum bunu yaptı' şeklindeki yazıları beni o kadar üzüyor ki okuma periodlarımı oldukça uzatıyorum. Herkes kendince haklı tabi. Kendi çocuğunun normal gelişimini anlatan bir annenin iyi niyetinden şüphe duymak imkansız. Ancak tüm iyi niyetle yazılan bu yazılar bazen 'normal'e özlem duyanlar için oldukça acı verici olabiliyor.

Geçenlerde bir blog ile karşılaştım. Bir anne, çocuğu ile yaşadıklarını anlatıyor ama daha okuduğum ilk iki yazıda gözlerim doldu.

Çocuk, 2 - 2,5 yaşlarında. Konuşmuyor. Geceleri çığlık atarak uyanıyor. Oyuncakları etrafa fırlatıyor. Denize taş atmayı seviyor. Başka çocuklara da taş atıyor. Anneyi fazla dinlemiyor ve videolardan gördüğüm kadarıyla etrafta konuşulanlara karşı da az tepkili ve göz kontağı oldukça az.

Anne durumun 2 yaş krizi olduğunu söylüyor ama benim gördüğüm açı pek de öyle değil.

Aynı şeyleri biz de yaşadık. 'Otizm' ya da 'atipik otizm', o filmlerde gördüğümüz, kitaplarda yazan ağır otizm vakalarından biri olmak zorunda değil. O kadar geniş bir spektrum ki bazı kriterleri yerine getirmek yeterli, tanı almak için. Ben de okuduklarım ile kızımı karşılaştırdığımda 'benim kızım böyle değil ki' diyordum ama tanı almak için tüm kriterleri karşılmasına gerek yok ne yazık ki çocuğun.

Dilerim yanlış hissediyorumdur. Ama 80li yıllardan önce 'çok nadir' görünen otizm, 80li yıllarda iki misline, 90lı yıllarda 10 misline, 2000li yıllarda ise 1/150 çocukta bire yükselmiş durumda. Biz 2 sene önce ilk kez tanı aldığımızda 1/150 olan sayı ise şu anda 1/100 hatta 1/80lere kadar çıkmış durumda. Yani bugün doğan her 80 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor.

Çevresel faktörler, çevre kirliliği, yediklerimizin içtiklerimizin artık doğallıktan çok uzak olması, ağır metallerin artık her yanımızı sarmış olması, çocuklarımız için bu kaçınılmaz sonucu oluşturdu ne yazık ki...

Dediğim gibi... inşallah yanılmışımdır... ama birkaç ay sonra aynı blogta 'psikiyatriste gittik, bizi riskli grupta gördü, terapilere başladık' yazılarını göreceğime neredeyse eminim... ne yazık ki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder